Uzun zamandır Doğduğun Ev Kaderindir’i yazayım diyordum. Dün dizinin senaristi Eylem Canpolat’ın İnstagram hesabında ekibiyle birlikte diziden ayrıldığını açıklaması vesile oldu. Eylem yazdığı uzun veda yazısında “İnsan evini hiç bırakır mı? Bırakmaz… Kapının diğer tarafında kalsak da orası bizim evimiz” derken kapının önüne konulduklarını itiraf etmiş aslında. Eylem’in veda post’una OGM Productions ve Acun Ilıcalı’yı etiketlememesi ve Engin Öztürk dışındaki başrollerin, özellikle de sosyal medyada Eylem’le pek çiçekli böcekli bir ilişkisi olan Demet Özdemir’in Eylem’in veda post’una bir beğeniyi bile çok görmesi de manidar.
Elbette bir dizinin senaryo ekibinin yolun yarısında kapı önüne konulması hoş bir durum değil. Sanırım bunun sebebi dizi tarihinde ilk defa bir başrolün yan role itilmesi. Bazı oyuncularda böyle bir ego var maalesef. Halbuki iyi bir oyuncu anti-karakter de oynayabilir. Önemli olan nasıl bir performans sergilediğidir. Bu anlamda dizi, başrol de olsa Mehdi’nin hatalarını güzellemeyerek klişeleri alt üst etti ve doğrusunu da yaptı evet ama Eylem’in yazdığı senaryodaki sıkıntıları da göz ardı edemeyiz.
GERÇEK HAYAT HİKÂYESİ DEĞİL
Zaten daha dizi başlarken izleyici “Gerçek hayat hikâyesi” vurgusuyla kandırıldı. Oysa kitapta Zeynep ile Mehdi’nin hikâyesi ana hikâyenin yanında sadece üç beş sayfalık bir yan hikaye ve dizide anlatılan Mehdi-Zeynep hikâyesi ile Gülseren Budayıcıoğlu’nun Camdaki Kız kitabındaki Zeynep-Mehdi hikâyesinin alâkası yok. O yüzden ta en başında izleyiciye senaryonun gerçek hayat hikâyesi olmadığı, Camdaki Kız kitabından esinlenerek yazıldığı söylenmeliydi. Gerçek hayat hikâyesi vurgusu ile pazarlanınca, dizideki zengin bir ailede büyümüş, hukuk öğrenimi gören Zeynep’in mahalledeki eğitimsiz bir oto tamircisiyle evlenmesi (Kitapta Mehdi doktordur) , evlendikten sonra anne ve babasıyla Mehdi ve ailesinin yaşadığı eve yerleşmesi gibi gerçek hayatla asla uyuşmayan detaylar daha çok dikkat çekti. Senaryonun uyarlama olduğu ancak ikinci sezonun sonlarına doğru yazıldı jeneriğe.
KARAKTERLER TUTARSIZ
Sıkıntı bununla da bitmedi. Karakterler son derece tutarsız yazıldı. Dizinin başlarında mahallenin abisi, iyilik meleği, olgun, efendi Mehdi hiç ipucu vermeden birdenbire takıntılı bir psikopata dönüştü. Önce mahalledeki dul komşusuyla ilişki yaşayıp annesinin istediği kıza aşık olması ve evlenmesi normal gösterildi. Sonra hamile sevgilisiyle karısını aynı evde yaşamaya zorladı. Ardından karısı işe gitmesin diye eve kilitledi. Sonra boşandığı eski eşinin arabasını parçaladı ve son olarak da bayıltarak kaçırdı. Ama cezaevinde söylediği türküyle karakter ve yaptıkları romantize edildi.
Dünkü bölümde de bir “Türk dizisi klasiği “olarak hapishanede şişlendi, yoğun bakımda ölümün eşiğine getirilip olayın sorumluluğu da Mehdi tarafından bayıltılarak kaçırılan Zeynep’in omuzlarına yüklendi. Dizinin başında adaletli, iyi kalpli, makul biri olan, yeri geldiğinde Mehdi’yi eleştiren ve bir kadın olarak Zeynep’in yanında duran Mehdi’nin küçük ablasının içine, her koşulda Mehdi’yi pohpohlayan, hatalarını asla görmeyen büyük abla kaçtı. Cansiperane bir şekilde Mehdi’nin hatalarını savunmaya, kılıf bulmaya başladı. Kısacası o da tıpkı Mehdi gibi bir canavara dönüştü. Üstelik büyük abla, Mehdi gibi sevmeyi yanlış anlayan başka bir erkek tarafından öldürülmüşken.
ZEYNEP KADINLARA ROL MODEL OLABİLİR Mİ?
Sözde “Güçlü kadın” hikâyesinin öznesi Zeynep bir erkeğe yaslanmadan adım atamaz oldu. Bir sezonda 3 sevgili değiştirdi. Aptallık derecesindeki saflığı ile seyirciyi çileden çıkarıyor. Diziye bu sezon dahil olan Zeynep’in patronu Barış karakteri Zeynep’in yeni kurtarıcısı oldu. Daha stajyer avukatken Türkiye şartlarında kaç yıllık avukatların bile kazanmadığı parayı kazanmaya başladı. Dizinin bütün kadınları işsiz güçsüz aynı evde toplanıp Zeynep’in eline bakmaya başladı. Hepsi Zeynep’e yeni bir koca bulmak için seferber oldu. Yine diziye Barış’ın kardeşi olarak giren Savaş karakteri, engelli olduğu için hayattan kopmuş, kıskanç, depresif, başkalarını suçlayan huysuz bir karakter olarak engelliler ile ilgili ne kadar olumsuz kod varsa onu çoğaltıyor.
MEHDİ’Yİ ALLAYIP PULLAMAYIN
Şimdi sanırım “Kadın” hikâyesi diye yutturulmaya çalışılan dizi yapımcılarının en büyük handikapı, yaptığı kötülüklerle yan role itilen ve başrolü Barış’a kaptıran Mehdi nasıl tekrar başrol olacak? Bakalım sırf İbrahim Çelikkol’u tekrar başrol yapmak için, Zeynep kendisine her türlü şiddeti uygulayan Mehdi hakkındaki şikâyetini geri çekecek mi? Mehdi’nin yaptıkları hoş görülüp sırtı sıvazlanacak mı? Zeynep tekrar kendisine her türlü zorbalığı yapan Mehdi’ye aşık olacak mı? Üstelik dizi fanları da Zeynep’in zorba Mehdi’yi değil, adam gibi adam olan Barış’ı seçmesini isterken. Umarım yapımcılar İbrahim Çelikkol’u tekrar başrol yapabilmek için Mehdi karakterini allayıp pullama yoluna gitmezler. Çünkü bu ülkede hergün Mehdi gibi erkekler yüzünden kadınlar ölüyor.
İBRAHİM VE DEMET’İN OYUNCULUĞU İNANDIRICILIKTAN UZAK
Bütün bunlara başroldeki İbrahim Çelikkol ve Demet Özdemir’in kötü oyunculuğu da eklenince dizi iyice çekilmez oldu. İbrahim Çelikkol son üç dizisinde hep aynı. Yeni karakter yaratamıyor. Aklı Siyah Beyaz Aşk’taki Ferhat Aslan’da kalmış gibi. Muhteşem İkili’de “kaçık ama tatlı bir serseri” olması gereken Barca’yı ilk bölümler sevimsiz bir sırnaşığa çevirince tepki alıp Barca’yı Ferhat Aslan’a çevirmişti. Mehdi de aynı Ferhat Aslan. Aynı vücut dili, aynı konuşma şekli. Artikülasyonu berbat. Ailenin bütün bireyleri gayet güzel Türkçe konuşuyor ama nedense Mehdi nereye ait olduğu bilinmeyen bir aksan kullanıyor. Üstelik bunda da tutarlı değil. –k harfini bazen –g bazen –k diye telaffuz ediyor. Neden boğazı ağrıyormuş gibi kısık sesle konuştuğunu çözemedim mesela.
Okan Bayülgen’in “kabız oyuncular” diye tarif ettiği oyunculardan İbrahim. Çok büyük oynuyor. Doğal ve inandırıcı olmaktan çok uzak. Demet Özdemir dramı beceremiyor. Ağlayamıyor, üzülemiyor. Asla duygu geçiremiyor. Mimikleri yüzünde böcek geziyormuş gibi. Bön bön bakıp dudak titretmek değil dram oynamak. Yaşı daha küçük. İnşallah ergen fanlarının attığı tweet sayısıyla oluşturulan o yalancı “En İyi Oyuncular” listelerinin gazına gelip “Ben oldum” demez de kendini geliştirmek için bir şeyler yapar.
Arzu Akyol