Sevilen dizi Kuzey Yıldızı İlk Aşk’ta Mete karakterini canlandıran başarılı genç oyuncu Can Karakoç, ‘Magazinbox’ın sorularını cevapladı. Kariyerinde başarı grafiği her geçen gün yükselen Karakoç, oyunculuk hedeflerini şöyle dile getirdi: “Her oyuncu gibi bende iyi işlerde bulunup ulusal ve uluslararası ödüller almak istiyorum. Bunun için özverili çalışmak gerektiğinin de bilincindeyim. Okuyorum, izliyorum, dinliyorum, pratik yapıyorum, kendimi eleştiriye açıyorum, ustalarıma danışıyorum. Kısacası doğruyu arıyorum diyebilirim.”
Röportaj: Nil Özer / nilozer@magazinbox.com
Merhaba Can Bey, ekranların sevilen dizisi Kuzey Yıldızı’nda Mete karakterini canlandırıyorsunuz… Mete nasıl biri?
Merhabalar, öncelikle Mete karakterini canlandırdığım için çok mutluyum. Mete, kardeşlerine bakması için çalışması gereken, sevdiği kız uğruna bütün zorluklara göğüs geren, mücadeleci, iyimser, sempatik aynı zamanda da eğlenceli bir karakter.
Mete baterist. Sizin de müziğe ilginiz var mı?
Herkes gibi müzik dinlemeyi çok severim. Belirli bir tarzım yok, kulağıma hoş gelen her şeyi dinlerim. Hayatta bir yeteneği seçme şansım olsaydı eğer bu şarkı söylemek olurdu. Herhangi bir enstrüman çalmayı bilmiyorum. Fakat bateri her zaman ilgimi çekmiştir. Yoğun tempo sonrası öğrenmek istediğim ilk alet bateri olacak.
ORDU ÇOK GÜZEL BİR ŞEHİR
Karadeniz Ordu’da çekimler devam ediyor değil mi? Karadeniz’de olmak nasıl? Daha önce Karadeniz’in farklı illerini gördünüz mü?
İlk kez Karadeniz’e geliyorum. Çok merak ettiğim bölgelerden biriydi. Burada olduğum ve sevdiğim işi yaptığım için kendimi çok şanslı hissediyorum. Ordu çok güzel bir şehir. Genel olarak da denize kıyısı olan iller beni hep mutlu etmiştir. Fırsat buldukça Karadeniz’i kendi adıma keşfetmeye çalışıyorum.
Devam eden projeye sonradan dahil olmanın bir oyuncuya avantajı ve dezavantajı var mıdır?
Dezavantaj diyemem bu da bir tecrübe ama tabii devam eden bir işe sonradan girmek insanı oldukça stres altına sokuyor. Oturmuş bir işin kaynaşmış bir ekibin içine dışarıdan girdiğinizde ister istemez kendinizi kasıyorsunuz. Ben de doğal olarak aklımda binbir düşünceyle gittim. Fakat gerek yönetmenlerimizin mütevazılığı gerek set ekibinin sıcakkanlılığı ve özellikle de oyuncu arkadaşlarımın samimiyeti çok çabuk adapte olmamı sağladı.
Avantaj olarak bakarsak da reyting değerlendirmeleri açısından oturmuş bir işte olmanın keyfi tüm ekip adına bambaşka.
Oyunculuk kalbinizi nasıl çaldı? Kimler ya da hangi yapımlar sizi etkiledi?
Ortaokulda izlediğim ‘Çok Güzel Hareketler Bunlar’ içimdeki oyunculuk aşkını ateşledi diyebilirim. Okuldaki arkadaş grubumuzla okulda, sınıfta etkinlikler düzenleyip küçük skeçler yapmaya başladık. Belli bir süre sonra da kendimizi dijital kamera ile kısa filmler çekerken bulduk. Dönemin etkili olan filmlerinin kamera arkalarını izleyerek teknik detaylar öğrenmeye çalışıyorduk. Ardından ATV’de yayınlanan ‘Çek Bakalım’ adlı yarışmaya davet edildik fakat yaşımız itibariyle cesaretimizi toplayıp gidemedik. Liseye geldiğimizde ise farklı okulları kazandığımız için ekibimiz de dağıldı. Oyunculuğa ağırlık vermem de üniversiteye başladıktan sonra aldığım bir karar oldu.
Oyunculuk ile ilgili birçok atölyeden farklı tekniklerde eğitimler aldım. Ama bana en çok dokunan, hayatımı değiştiren, farkındalığımı arttıran oyuncu koçu Bahar Kerimoğlu oldu.
AİLEMİ NE KADAR ÖZLEDİĞİMİ FARK ETTİM
Pandemi dönemi herkesi etkiledi etkilemeye de devam ediyor. Sizi de olumlu ya da olumsuz nasıl etkiledi?
Pandemi süreci, beni daha fazla pragmatik düşünceye yöneltti diyebilirim. Her olumsuz sürecin ardından fayda sağlayabilecek yollar aramaya başladım. Ailemin ne kadar değerli ve önemli olduğunu her zaman bilirdim. Ancak son yıllarda iş ve okul hayatım oldukça yoğun geçiyordu, onlarla vakit geçirmeyi ne kadar özlediğimin farkına varmamı sağladı bu dönem.
ŞAN EĞİTİMİ ALMAK İSTİYORUM
Oyunculuk dışında neler yapıyorsunuz? Sanatın farklı dallarıyla da ilgileniyor musunuz?
Şarkı söylemeye ilgim var fakat şarkı söylediğimde kargalar bile kaçıyor diyebilirim J çok kısa bir zaman içinde şan eğitimi almayı düşünüyorum. Sesimin daha anlaşılır, gür ve hoş çıkması istediğim tona inebilmesi, çıkabilmesi ve oyunculuğuma katkı sağlaması için. Bunun dışında sporcu bir aileden geliyorum. Abim ortaokulda Hentbol Dünya Şampiyonuydu. Babam amatör kaleci, yakın akrabalarımda da birçok sporcu var. Bende yıllarca lisanslı basketbol oynadım. Halen amatör çapta oynamaktayım. Spor yapmayı çok seviyorum. Topun bulunduğu her branşla ilgileniyorum. Keza Balıkesirli olduğum için yazları yüzerek, kumsal voleybolu oynayarak geçiyor.
Drama yönümün daha güçlü olduğunu düşünüyorum. Belki de ilgimin bu yönde olması bunu hissettiriyordur. Bu yüzden geçmiş yıllarda hayranlıkla izlediğim Ezel ve Poyraz Karayel‘in yönetmenleri Uluç Bayraktar ve Çağrı Vila Lustuvalı ile çalışmayı çok isterim. Oyunculuklarını çok beğendiğim keza insanlıklarının da oyunculukları kadar iyi olduğunu düşündüğüm Aras Bulut İynemli ve Mert Fırat’la aynı projede yer almanın benim için büyük bir deneyim ve eğitim olacağını düşünüyorum.
Kendiniz de hikayeler yazar mısınız?
Birkaç hikayemi sinopsis olarak yazmışlığım var fakat bunu profesyonel boyutta yapmak için henüz hazır olduğumu düşünmüyorum. İleride hem yazıp hem de yönettiğim bir proje yapmayı planlıyorum.
İleride kendinizi nerede görüyorsunuz?
Her oyuncu gibi bende iyi işlerde bulunup ulusal ve uluslararası ödüller almak istiyorum. Bunun için özverili çalışmak gerektiğinin de bilincindeyim. Bu yüzden her gün kendime bir şeyler katmaya çalışıyorum. Okuyorum, izliyorum, dinliyorum, pratik yapıyorum, kendimi eleştiriye açıyorum, ustalarıma danışıyorum. Kısacası doğruyu arıyorum diyebilirim.
Kendisini çok sevdiğim, bende yeri ayrı olan ‘7. Koğuştaki Mucize’ filminin senaristi Kubilay Tat abimin bana her zaman verdiği bir öğüt var. Önüne gelen işi, düşün, taşın ve sadece yap. Tıpkı bir çocuğun özenle, kağıttan bir gemi yapıp nereye gideceğini bilmeden suyun akışına bırakması gibi… Onun nereye nasıl gideceğini zaman gösterir. İşte bu yüzden en önemli şey şimdide olabilmek.