Herkesin bir hikayesi var. Sizin hikayeniz nasıl başlıyor?
Eskişehir’de doğdum, büyüdüm, okudum. Mali müşavir olarak iş hayatıma başladım.
Paradan anlarım diyorsunuz?
Paranın enerjisine inanıyorum. Para beni anlasın ve beni bulsun yeter. 😀
Cam sanatı hayatınıza nasıl girdi?
Hobi olarak başladım. Camdan önce karakalem çizimler, keçelerden tablolar yaptım. Butik pasta denemelerim oldu. Ama camla yollarımız kesişince işte bu dedim. Evim ve iş yerim müsait olduğu için minik birer atölye kurdum. Sonra çocukların camla buluşmasını istedim. Oğlumun okulunda, gelirini ihtiyacı olan çocuklara bağışlamak amaçlı bir kermes düzenledik. Minik atölyemi okula taşıdık. Bütün gün çocuklarla birlikte boncuklar yaptık. Kermesi açmadan önce daima her konuda beni destekleyen Aslı arkadaşımla, bir ismimiz olsun istedik. Birbirimize ara sıra “cadı” diye hitap ederdik. Aslı, “cam cadısı” olsun dedi. Çocuklarla yaşadığım bu deneyim sonrası mutlaka “çocukların bir arada olacağı bir atölye açmalıyım” dedim. Çünkü çocuklar ve hayvanlar benim ruhuma iyi geliyor.
HER ŞEY ODUNPAZARI’NDA BAŞLADI
İlk önce Odunpazarı’nda 4 metrekarelik bir atölye kurduk. Cam Cadısı’nın ruhu orada yükselmeye başladı. Birkaç ay sonra gelen talepler doğrultusunda, özellikle çocuklar için şu anki mekanı tuttuk. Aslı’da evdeki 30 yıldır atmaya kıyamadığı cadı bebeğini getirdi ve “Bu cadı bebek 30 yıldır seni bekliyormuş.” dedi. Üç yıldır çocuklarla birlikte yaptığımız etkinlerin yanı sıra, objeden, tablolara, vitraydan, füzyona, kişiye özel takı tasarımlarına kadar birçok alanda ürünler tasarlıyorum. Bu yıl bir yenilik ekleyerek, çamura da dokunma zamanımın da geldiği hissederek, seramik atölyesini ekleyeceğim.
Az ya da çok hepimizde bir cadılık var sonuçta…
Evet ama önemli olan iyi cadı, tatlı cadı olmak ve çocuklara bunu aşılamak.
İlk siz camla buluştuğunuzda ne yaptınız?
Minicik bir boncuk.
Demek ki her şey bir boncukla başlayıp, çığ gibi büyüyor?
Minicik bir nokta ile başlıyor, elleriniz de şekilleniyor. Tıpkı kadınların karnına düşen cenin gibi, minicik düşüyor, ona ruh ekliyorsunuz ve zamanla büyüyor. Her yaptığım çalışmanın sahibini beklediğini ve onun ruhuna iyi geleceğini düşünürüm. Bu da başlı başına zaten kişiye özel oluyor. Aşkla yaptığım her çalışmanın sahibine huzur ve uğur getireceğine inanıyorum.
ÇOCUKLARA YASAK YOK
Siz de zamanla büyüdünüz?
Öyle oldu. Bu yolda yürürken sizi mutlaka destekleyen ilahi bir güç oluyor. Bir gün atölyeme eşi ve kızıyla Açelya Akkoyun girdi. Atölyemde hem yaptığım ürünler yer alıyor hem de ürünlerin satışı oluyor. Atölyeme giren herkes önce çekinir, her yer cam ürünlerle dolu olduğu için, dokunsam kırılır mı endişesi yaşana biliniyor. Fakat burada herkes her şeye dokunabilir. Özellikle çocuklara, her şey serbest, yasak yok. Dokunabilirler, inceleyebilirler, tezgahın başına geçip deneme yapabilirler. Sırf bunun için oryantasyon eğitimi aldım.
AÇELYA AKKOYUN TAVSİYE ETMİŞ
Kırılan ürünlerim için ücret almıyorum. Açelya Hanımın bu tesadüf ziyaretinden sonra, yine çocuklarında yer aldığı kalabalık bir grup atölyeme geldi. Şu anki değil bir önceki valimizin Eşi Kevser Hanım, çocukları ve dostlarıydı. Önce maalesef anlayamadım, kim olduğunu. Birden kalabalık bir grup kapıdan içeri girince. Hep birlikte güzel bir gün geçirdik. Açelya Hanım beni tavsiye etmiş ve bunun üzerine gelmişler.
Önceliğim çocuklar diyorsunuz?
Aynen öyle. Eskişehir’e yakın köylere gidip, oradaki çocuklarla birlikte aktiviteler yapıyorum, tamamen kendi imkanlarımla, onlarla birlikte yaptığımız ürünleri onlara hediye ediyorum. Otizmli çocuklara da ücretsiz cam eğitimi veriyorum. Benim oğlum, çok şanslı, istediği zaman ateşin başında, camı şekillendirebiliyor. Hayatlarında bir kerede olsa atölyeme gelen çocukların bunu yaşamasını istiyorum. Belki içlerindeki o güzel enerji ortaya çıkar.
Nelerden ilham alıyorsunuz? Sizi bu hayatta neler besliyor?
Çocukların, hayvanların ve doğanın sevgisi.
Hedefleriniz neler?
Daha çok çocuğa ulaşmak, sevgiyle büyümek ve ‘Cam Cadısı’nı daha da büyütmek.